Dolar 32,2020
Euro 35,0069
Altın 2.504,53
BİST 10.643,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sakarya 23°C
Az Bulutlu
Sakarya
23°C
Az Bulutlu
Pts 24°C
Sal 27°C
Çar 24°C
Per 23°C




Kaçılan Ülke

Kaçılan Ülke




18 Mart 2024 10:03
53
A+
A-
Türkiye’nin ve dünyanın kaderini değiştiren 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 109. Yıl dönümünde; İşgalcilere geçit vermeyen aziz şehitlerimizi, milletin yaralı bağrında bağımsızlık umudunu yeşerten Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve vatan için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyorum.
Türkiye’de 80’li yıllara kadar köy ve kasabalardan gençler gurbete gidip çalışıp para kazanarak birikim yapıyorlardı. Köylerde daha 13-14 yaşlarında tarlada çalışıp 20’li yaşlarda da gurbete gidilip gelecek için güzel bir hayat kuruluyordu.
80’lerde bu mantık değişti. Köyden gurbete gitme yerine komple şehre göç başladı. Doğal olarak şehre göç eden aileler o günlerde var olan fırsat eşitliğini değerlendirerek evlatlarının güzel eğitim almalarını sağladılar. 70’li yıllarda orta okula gitmenin bile başarı sayıldığı bir dönemden artık herkesin üniversiteli olduğu bir döneme 80’li yıllarda geçmiştik.
80’lerde dikilen ağaçların meyvelerini topladık ama iyi değerlendirdik mi?
Maalesef hayır.
90’lı yıllarda yeniden “Ülkeyi nasıl yıkarız” mantığı hâkim oldu.
40’lı yaşlarda emeklilik icat edildi. İktidar hırsı ile kamu bankalarından ve kamu hazinesinden ulufeler dağıtıldı.
Üretim-değer ve kalkınma yerine gününü gün etme, günü kurtarma, iktidara sarılma süreçleri hakim oldu.
Hatta 2003 sonrası oluk oluk akan yabancı sermayeyi de bir güzel hovardaca yedik bitirdik. Yetmedi Cumhuriyetle var olan tüm ekonomik değerler, kamu mallarını da satıverdik. O da yetmedi gelecek kuşakların gelirlerini Hazine garantisi vererek ipotek ettik, yani şimdiden harcadık.
Eğitim sistemimizi çökerttik. Buna bağlı olarak Türkiye’nin bilim ve teknolojik düzeyi de hiç ilerlemez oldu. Dini-Milli eğitim mantığı ile adeta bilime savaş açarak ülkemizi içeriden yıkıyoruz gibi.
Pozitif bilimi çökerterek inanca ve itaate dayalı bir sistem ile mevcut iktidarı sürdürme adına Ülkenin geleceğini yok etmeye çalışıyoruz.
Maalesef nüfus öyle yerinde durmuyor.
2015 sonrası yaşanan ekonomik krizler nedeniyle aileleri çocuk yapamaz duruma geldi. Adeta her yıl düşen aile başına çocuk sayısı 2,1’den 1,62’ye geriledi.
Nüfusun aynı seviyede kalabilmesi için aile başına 2,1 çocuk olması gerekiyor. Biz bu oranı çoktan kaybettik ve ilerleyen yıllarda nüfusumuzun artmayı bırakın gerilemesini bile garanti altına aldık.
Türkiye Afganlı, Iraklı, Somalili gibi göçler almazsa nüfusu düşecek.
2017 yılında 80,8 milyon olan Türkiye nüfusu 2022 yılında 85,3 milyona çıkıyor. 2018-2022 yılları içinde 5,7 milyon bebek doğumuna karşılık 2,4 milyon vefat edenler oluyor. Yani ülke nüfusu 3,2 milyon artması gerekirken 4,5 milyon artıyor. İşte bu aradaki fark seçimlerinde kaderini belirleyen “yabancılardan göç aldığımız” nüfustur.
Nüfusunu aynı düzeyde koruyacak çocuk dahi üretemeyen (!) bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız.
Çocuk gelmiyor da ne oluyor?
2007-2022 yılları içinde 4,6 milyon olan yaşlı nüfus sayımız 7,9 milyona çıkarken 0-4 yaş nüfus artmadığı gibi 2017 sonrası gerilemeye bile başladı.
Yaşlı nüfusun çocuk nüfusa oranı hızla düşüyor
Kısaca Türkiye nüfus açısından bitiyor. 3 çocuk yapın diyen Erdoğan kötü ekonomi yönetimi ile Türkiye’yi çocuk bile yapamaz noktaya getirdiği yukarıdaki rakamlarla doğrulanıyor.
Türkiye kaybettiği parayı bulur, asıl mesele kaybettiği aklı bulmasıdır. Rasyonaliteye dönüş için asıl büyük değişim kimsenin yapmadığını yapmaktır.
Evlatlarımıza bir gelecek borçluysak hep birlikte Türkiye’yi “KAÇILAN ÜLKE” olmaktan çıkartıp yaşanılacak ülke haline getirmek zorundayız.

Taraklı Medya Editörü
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.